Sanıyorum sigaraya lise 1’in yazında başladım. İçtiğimde başım dönüyordu ve bu verdiği hissi seviyordum. Lise 1’in yazından bu yana da (bıraktığım zamanları saymazsak) içmediğim bir gün olmadı. Birilerinden istedim, yerden kotik topladım belki ama bir şekilde o gün sigara içmişimdir. Lise 2 gibi sanırım da artık tamamen aktif içiciliğe geçmişimdir. Yani paket almadığım gün yoktur. Bazen günde 10 tane bazen günde 3 paket. Özellikle ekonomik özgürlüğümü kazandığımdan bu yana her gün paket almışımdır. Aktif içicilikten bu yana dört kez sigaraya bırakma girişimim oldu. İlki blogta da bahsettiğim bir kızın isteği üzerine 2 gün sürdü. Ki o zaman daha 2 senelik içiciydim. İkincisinde Allen Carr belgeseli izleyerek bırakmıştım. Sanıyorum bunda da bir ay kadar ara vermiştim. Üçüncüsü en uzun bırakma dönemimdi ve üç ay hiç içmemiş hatta bir ara sigaradan nefret etmiştim. Fakat o da Champix sayesinde. Champix bana üç ay sigarayı bıraktırdı fakat 2-3 sene kadar psikolojimin bozuk olmasını, daha kısa bir süre de agresif olmamı sağladı. Dördüncü de ise biorezonans denilen yöntem ile 1,5 – 2 ay kadar bırakmıştım.
Sigara olağanüstü bir şekilde vücutta serotinini arttırıyor. Nikotin vücuda girdiği anda, tabiri caizse insanı mal ediyor. Bu etken madde, sigarayı söndürdüğünüz an kandan hızla atılmaya başlanıyor ve yoksunluk krizi devreye giriyor. Bu kriz, nikotin kandan bütünüyle atılana kadar azalarak da olsa birkaç gün sürüyor. Bir noktada yoksunluğa katlanamıyorsunuz ve bir sigara yakıyorsunuz. ilk dumanda kanınız nikotine kavuşuyor ve yukarıda bahsettiğimiz mallık geçiyor; daha mutlu, daha odaklı, daha rahat, neredeyse, hiç sigara içmeyen bir insan kadar huzurlu hissediyorsunuz. Sonra yine sigarayı söndürüyorsunuz ve nikotin yine kandan atılmaya başlanıyor ve yine mal oluyorsunuz. Sonra bir sigara daha yakıyorsunuz. Sonra bir sigara daha, bir sigara daha vs. İşte böyle sonsuz bir döngüye sokuyor sizi. Şurada bunu anlatan güzel bir animasyon var,
Limitless filminde, Bradley Cooper, kız arkadaşına NZT48 veriyor ya hani. Abla mükemmel hissediyor. Ama sonrada bir daha içmeme hatta görüşmeme kararı alıyor. Ha işte sigara da aynen böyle bir şey. Yani çok sigara içen bir insan, sanılanın aksine iradesi zayıf olan insan değil, farkındalığı yüksek bir insan. Bunu kendimden de biliyorum. Çünkü günde 3 litre şekerli çay içen bir insan olarak, şekeri bırakma kararı aldım ve dört aydır neredeyse hiç şeker kullanmıyorum ve çaya devam ediyorum. Bazen alkollüyken, bir kaç kere sabah, bazen de bal kullanıyorum. Yani aslında iradem fena değil ama farkındalık seviyem yüksek. Farkındalık seviyem yüksek olduğundan da sigaraya bırakmakta zorluk çekiyorum. Günde, haftada veya ayda bir kaç tane içen insanların ise, iradesi kuvvetli değil, farkındalıkları düşük. Çünkü bağımlı olmayan birinin keyif alabileceği bir şey değil sigara. O yüzden farkındalıkları yüksek olan insanlar ya hiç içmezlermiş ya da nikotinman seviyesinde içerlermiş.
Niye anlattım bunu? Çünkü sigara başka bir şey. İnsanlığa verilmiş hem en büyük kıyak hem de en büyük kötülük. Bir tatlı krizi gelmesi gibi bir şey değil. Gecenin dördünde tatlı krizi gelen insanlar, bu saatte nereden bulacağım ya deyip tekrar dönüp yatabilir. Ama sigara içen insan bir şekilde buluyor ve o yoksunluğunu gideriyor. O yüzden gerçek bağımlının sigarayı bırakması çok ama çok zor.
Diğer sigarayı bırakma girişimleriyle beraber, beşinci girişimimi de artık denemeye karar verdim. Neden böyle bir karar aldım peki;
Öncelikle eskisi gibi genç olmadığımı hissediyorum. Spor yapmak istiyorum fakat nefesim kesiliyor. Zaten tütün içtiğimden dolayı, gidip almak, stoğumda tutmak vs de zor geliyor. Tırnaklarıma falan bakım yapıyorum (orta yaş sendromu herhalde) ama iki işaret parmağımda sigaradan sararmış durumda. Dişlerimi yaptırdım onların da sararmasını istemiyorum. Geçenlerde birisi tabeks isimli bir ilaçtan bahsetti. Ben de hazır Bulgaristan’a gitmişken iki kutu aldım. Yarın itibariyle de ilaca başlamayı düşünüyorum. Süreci de gün gün burada yazmak istiyorum.
25/04/2025
Bugün ilaca başladım. Henüz tabii ki bir etkisi yok.