Genel

La Vie En Rose

Edith Piaf’ı çok uzun zamandır dinliyorum da “La Vie En Rose” o kadar da değildi benim için veya çok üstüne basa basa dinlemiyordum. Sonra How i meet your mother da Cristin Milioti da ingilizce versiyonunu söyleyince daha bir sever oldum. Dün akşam bira eşliğinde dinlerken şöyle bir yorum gördüm;

Doctor: you have 3 minutes to live
Me: play La vie en rose
Doctor: but it’s 3:07
God: it’s ok

Çok hoşuma gitti nedense. Benim son dakikalarım kalsa ne dinlerim onu düşündüm bir an. Bir çok sevdiğim müzik, şarkı falan var ama bir anda hiç aklıma bir şey gelmedi. Ama birisinin hayatta son kalan üç dakikasını La Vie En Rose’ye ayırması çok hoşuma gitti.

İlk başta aklıma Mark Eliyahu – Journey geldi ama o parça bana çok derin acılar yüklüyor. Sonra “je ne veux pas travailler” geldi ama o da çok eğlenceli kalır. Sanıyorum en son Evgeny Grinko – Valse de karar kıldım. Çünkü bu parça çaldığında nerede olmak istersem orada oluyorum. Tanrının vereceği son 3 dakika 37 saniyede bir çok şey yaşayabilirim sanıyorum. O da 37 saniye kıyak yaparsa tabi.

Bu parçada da istemsizce aklıma hep Dostoyevski’nin şu sözü aklıma geliyor;

“İyi adamlar yalnızlıktan ölüyor. İyi kadınlar ise kötü adamların balkonundan gökyüzüne bakarken.”

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir