Öncelikle sözün ne anlama geldiğini bilsem de, “alışmış kudurmuştan beterdir” sözünü söyleyen ata kimse onun ağzını yüzünü sikeyim. Niye? Çünkü;
-Ağabey bu ara kitap okuma alışkanlığı kazanmaya çalışıyorum
-Oğlum alışmış kudurmuştan beterdir HAHAHAHAAHAH
diyaloglarından ötürü.
Evet sanırım tam iki haftada bu alışkanlığı kazandım ben. Bu iki haftadan önce okumuyor muydum? Elbet okuyordum fakat belirttiğim gibi, gündem veya çok yakın tarih. Hanefi Avcı’nın “Haliçte Yaşayan Simonlar” kitabı güzel değil mi? Güzel elbette. Cemaat polislerinin veya savcı ve hakimlerinin, nasıl hukukun içine sıçtığını görmek için birebir. 2010 yılında okuyunca “vay anasını dedirttir”. Bu tarihte okuyunca direkt spoiler yemiş oluyorsun. Çünkü cemaatin yediği naneleri artık tüm ulusal medya hatta bizzat mevcut iktidar zaten her gün söylüyor. O tarihte okuyunca, okuyucuya da, “bak siz bilmiyorsunuz bu cemaat şöyle yapıyor” veya bu tarihe gelindiğinde, “ben söylemiştim/zaten ben biliyordum” artistliğinden başka hiç bir şey katmıyor. Okunmamalı demiyorum ama okuyunca insana çok bir şey katmadığını düşünüyorum.
Oysa şu iki haftada okuduğum sayısı beş veya altıyı geçmeyen roman, bana hem bilgi katıyor, hemde ufkumu genişletiyor. İşte bu gibi mevzulardan ötürü, D&R’a gidip kitap yeni kitaplar alacaktım ki, idefix.com sitesinde çok daha ucuz olduğunu gördüm. “50 TL üzeri kargo bedava” kampanyasını da görünce, toplam 72 TL’ye 7 adet kitap aldım. Fakat dün verdiğim sipariş henüz elime ulaşmadı. Muhtemelen de yarın elime ulaşacaktır. Elden aldığım zamanda hem pahalı olacağından, hemde elimde çok kitap birikeceğinden almak istemedim. Dolayısı ile de ben dün gece kitapsız kaldım. Fakat mesai arkadaşımdan, İhsan Oktay Anar’ın, “Puslu Kıtalar Atlasını” istediğimden bu gece kitapsız kalmayacağım.
Bu süreçte en çok korktuğum şey aslında, yeter deyip sıkılmam aslında. Ama kitapların içine o kadar çok girdim ki, buna pek ihtimal vermiyorum.
Neyse işte, dün gece kitapsız kaldığımdan, ne yapacağımı tam olarak kestiremedim. Bizim hatun ve kaynana absürt tv programlarını “bugün ne giysem türü bir şeyler sanırım” izlerken, bende Egemen’e kitap okumaya çalıştım. Henüz “kitap okumak çok sıkıcı” dese de, babamdan veya ailemden veya çevremden görmediğim bu alışkanlığı, ona kazandırmak için elimden geleni yapmaya çalışıyorum.
Bunun dışında özellikle Alamut’u okuduktan sonra, neden bugüne kadar bu tarz kitaplar okumadığım için kendime de sitem ediyorum. Belki de bu yüzden, geç kaldığımı düşünüp, her gün kitap okuyup arayı kapatmaya çalışıyorum.
Ezcümle; kitapsız geçen günlerin taallukatını sikeyim.