Ken Burns effect diye bir şey var mesela. Ben site yaparken görüyorum. Slider Revolution eklentisinde var. Videolarda falan da bolca kullanılıyor. İşte bir görsele yakınlaştırma yapıldığında buna Ken Burns effect diyorlar. Sikko bir şey ben çok kullanmıyorum. Alakasız biçimde Van Gogh effect diye bir şey de varmış. O da işte görsellere Van Gogh çizimi gibi […]
“bu devir, sıradan insanın en parlak zamanı; duygusuzluğun, bilgisizliğin, tembelliğin, yeteneksizliğin, hazıra konmak isteyen bir kuşağın devridir. kimse bir şeyin üzerinde durup düşünmüyor. kendisine bir ülkü edinen çok az. umutlu birisi çıkıp iki ağaç dikse herkes gülüyor: ‘yahu bu ağaç büyüyünceye kadar yaşayacak mısın sen?’ öte yanda iyilik isteyenler, insanlığın bin yıl sonraki geleceğini kendilerine […]
Edith Piaf’ı çok uzun zamandır dinliyorum da “La Vie En Rose” o kadar da değildi benim için veya çok üstüne basa basa dinlemiyordum. Sonra How i meet your mother da Cristin Milioti da ingilizce versiyonunu söyleyince daha bir sever oldum. Dün akşam bira eşliğinde dinlerken şöyle bir yorum gördüm; Doctor: you have 3 minutes to […]
Ben 35 yaşına kadar falan şiir sevmedim hiç. Sonra Özdemir Asaf’ın “masa” ve “bekle dedi” şiirini duydum bir yerden güzel geldi. Sonra Ülkü Tamer, Birhan Keskin falan derken, bildiğin şiir sevmeye başladım ben. Bu da tam kestiremediğim bir nokta aslında. Şiir mi sevdim yoksa sevince şiir sevmeye mi başladım bilemiyorum. Çünkü ben 30 yaşıma kadar […]
Son bir kaç senedir, insanlara karşı oldukça tahammülsüz durumdayım. Özellikle de aptal insanlara karşı. Daha evveliyatında insanlara siyasi, din, futbol vb. tartışmalara girebiliyorken artık çok gereksiz görüyorum. Boşuna sinirlenmek de istemiyorum tabi. Bazen iyi arkadaşlarım bile aptal davranıp, ironiyi veya sarkastik bir yaklaşamımı anlayamıyor ve ben buna oldukça kızıyorum. Zira tartışma programı izleyip de aynı […]
Geçen akşam çamaşır makinesi bozuldu. Öyle program bitmeden takılıp kalmış. Üstünde 1:32 yazıyor. 1 saat 32 dakika kalmış yani programın bitmesine. Lan içinde de çamaşırlar var. E program bitmediği için, kapağı da açılmıyor aletin. Bunu da sonradan öğrendim. Bizim biraderin de makinesi açılmıyordu, alla alla kapak niye açılmıyor acaba falan deyip, zorlayarak kapağı kırdım. Tecrübeliyim […]
Bir süredir yine nükseden bel fıtığı hastalığımdan dolayı müteessirim. İlk ameliyattan sonra uzunca bir süre bir problemim olmadı aslında ufak ağrıları saymazsak. İşte çok yürürsem, çok ayakta kalırsam veya çok oturursam ağrıyordu. Da bu sefer tekrar nüksetti ve ne ayağa kaldırıyor ne de yatırıyor bir durumdayım. Zafer mahallede Cevat isminde biri var. Masör Cevat. Bir […]
Lan şurada yazılar yazmışız, üç dört teknik bir şeyler de eklemişiz. Yani ne bileyim powerdns’i var, freebsd’i ile ilgili bir şeyler var Yani var okunacak bir şeyler. Arama motorlarından en çok gelinen kelime “suriyeli orospu”. Vay arkadaş, vay bana vaylar bana. “Suriyeli orospu” kelimesi aratıp tam 120 kere blogu ziyaret etmişler. Bulabildiniz mi bari, merak […]
hayat seni, sevmediğinle seviştirir sevdiğinle savaştırır. kalbinin sahibi ile değil, mecburiyetin izniyle evlenirsin. gönlünün hayır dediğine evet der dilin. ömrünün geri kalanını, aynı evde, aynı odada, aynı masada, aynı yatakta, ama sana dünyalar kadar uzak olan biriyle yaşarsın. kalbini kürtaj ettirmiş bir mahkum gibi, dolanır durursun kendi içinde. etrafın “elalem ne der” telleri ile çevrilmiştir. […]
Bu böyle, yağmurda yürüyen adamla, koşan adamın rekabeti gibi bir rekabet değil. Bu ihtiyaca göre belirlenir. Ama bir uygulamanın veya programın da Linux da muadili varsa uğraşmam ben. Tamam, Windows’u mecbur kullandığımız zamanlar oluyor. Shotcut ile yapamadığın bir işi mecbur Adobe Premiere üzerinde yapacaksın. Ama sizin kullanımınız tamamen alışılmışlıktan ibaret. Ne bileyim Pfsense ile yapabileceğin […]