Veya Mustafa Taşar’ın sözüyle, “hala bıraktığım yerde otluyorsunuz”. Sahi hala orada mısınız? Hala örneklere mi takılıyorsunuz? Hala Dürümcü Bekir’in feysbukta çıkan hoax’ına inanıp, firmayı HDP’li olmakla mı suçluyorsunuz. Yoksa 27 senede radyo tamirinden televizyon tamirine mi geçtiniz?
Uzun zaman oldu tabii yazmayalı. Sadece yazmayalı değil okumayalı da uzun zaman oldu. En son ne okuduğumu anımsamakta bile zorlanıyorum. Sanıyorum Zweig’in Ay Işığı Sokağı’nda bırakmıştım. O kısacık kitabı bile okumak zûl gelmişti. Ki çok uzun zaman değil üzerinden 5-6 ay ya geçti ya geçmedi. Beynim kısa zamanda o kadar çok bilgi ile oldu ki bazen mükemmel diye düşünürken bazen de beynimin kafamın içinden çıkacağını düşünüyorum artık. Ama enteresan bir şekilde ki yaşımın geçmesine rağmen hâlâ uykusuzluğa ve öğrenmeye aç olduğumu hissediyorum. Eve gelip, homeasistan kurcalamak hala beni mutlu ediyor. Hele en güzel kısmı ise teknolojili ile ilgili bir yazı yazmak. Lakin ben de yoruluyorum tabii. Fakat yorulma beden veya beyin yorgunluğu değil. Sıkılma gibi daha çok. Bir çok değişik karakterden sıkılmaya başladığımı görüyorum. Tahammül seviyem eskisi gibi değil. Empati yapamayan beyni az insanlar artık benim nefes alıp verme duyumu dahi etkiliyor. Ön yargılarım da maalesef artıyor. Hani şu büyük veya taşlı yüzük takan insanların ekseriyetle geri zekalı olduğunu düşündüğüm yazı var ya, işte oradaki ön yargılarım daha da artıyor. Tespit mi tecrübe mi yoksa ön yargı mı bilmiyorum tabii.
Diyorum ki; “bana teşekkür edersen ben sana rica ederim”. Yani ne demek bu mesajını havada bırakmam öyle de detaylı düşünürüm. Gel gör ki tip, teşekkür etmeye “eyw” yazıyor.