“bu devir, sıradan insanın en parlak zamanı; duygusuzluğun, bilgisizliğin, tembelliğin, yeteneksizliğin, hazıra konmak isteyen bir kuşağın devridir. kimse bir şeyin üzerinde durup düşünmüyor. kendisine bir ülkü edinen çok az. umutlu birisi çıkıp iki ağaç dikse herkes gülüyor: ‘yahu bu ağaç büyüyünceye kadar yaşayacak mısın sen?’ öte yanda iyilik isteyenler, insanlığın bin yıl sonraki geleceğini kendilerine dert ediniyorlar. insanları birbirine bağlayan ülkü tümden yitti, kayıplara karıştı. herkes, yarın sabah çekip gidecekleri bir handaymış gibi yaşıyor. herkes kendini düşünüyor. kendisi kapabileceği kadar kapsın, geride kalanlar isterse açlıktan, soğuktan ölsün, vız geliyor.
Dostoyevski ne kadar güzel anlatıyor. Ben ise şöyle diyorum;
“orospu çocukları, devir sizin devriniz, yaşayın, bu devran elbet döner o zaman ananızı sikerim”
Bu da benim basiretsizliğim işte. Nitekim başlıktan bağımsız delirdim artık. Katlanamıyorum. Çevrem orospu oğlu dolmuş resmen. Hepsinin annesi bir başka yosmalık peşinde. Çevrem derken öyle yakın arkadaşlarım, falan babında da değil. Onlarda olabilir de işte daha çok 3.tekil şahıslar. Özellikle de bu iş mevzularına falan kafayı yemiş bulunmaktayım çevre konusunda.
Ben uzun bir yazı yazacaktım da şu mimara sinirlendim, ondan yazamayacağım sanırım. Ama devamını getiririm sonra.