Uzun zamandır psikolojim normal durumda değil. Bunda hastalığımında payı var, fakat bende zemini sürekli bu şekilde tutuyorum.
-Dur şu gezi park eylemleri geçsin
-Oha bu tape mevzuları varken iş mi yapılır lan?
-Yerel seçimler bittikten sonra gündeme hiç bakmayacağım
-Mansur’un mevzusu belli olsun, seçimler Mansur Başganın hakkıydı lan
-Olum cemaate operasyon yapmışlar ya la?
-Cumhurbaşkanlığı seçimleri bitsin, gündeme bakmak yok, kendimi geliştirmeye vereceğim tekrar.
-Başbakan kim olacak lan şimdi?
Normal şartlar altında, Norveç’in 1 senede yaşadığı gündemi 1 günde yaşadığımız için, apolitik olan tipler bile kafayı yeme noktasına geldi. Fikirlerine önem verdiğim bir ağabeyim, benim gündemi takip etmemi değil, hikaye, roman türü şeyler okumamı, hem kendimi iyi hissedeceği hemde entelektüel seviyemin artacağını söylediğinde, “abi ben roman, hikaye sevmem, hatta okuyamam, gider tarihi siyaset ile ilgili kitaplar okurum diyordum. Sonra dikkat dikkat eksikliğimin farkına varıp, yine psikiyatri kıliniklerine vurdum kendimi. Sonuç “Majör Depresyon” ve yanında okb ile anksiyete bozukluğu.
Neyse elime Jürgen Elsasser’in Gölge Hükümet kitabını aldım ve okumaya başladım. Lan okuyorum ve imkanı yok anlayamıyorum. Paragrafın 2. satırında kafam bambaşka yerlere gidiyor. Tekrar tekrar okuyorum ve 2 dakika sonra ne okuduğumu unutuyorum. Bende bir karar verdim. Çevremdeki insanlara mümkün mertebe sinirlenmeyeceğim, yaptıkları hataları görmezden gelmeye çalışacağım diyerek, nereden edindiğimi bile bilmediğim, saçmanın ötesi bir kitap olan “Ufak Şeyleri Dert Etmeyin” isimli bir kitap buldum evde. Yazar bizim bakkal Remzi ağabey’in söylediklerinin dışında bir şey söylemiyor. Fakat haklı. Sonra Üstün Dökmen’in Küçük Şeyler kitabını bulup, onu da bitirdim. O da Remzi Ağabey’in Profesör hali bence. Ama o da haklı. Bende hakikaten lan, ne sikime ben kendimi bitiriyorum deyip, sinirlenmeyeceğim ve bundan sonra farklı bir insan olmaya çalışacağım deyip, tatile gitmeye karar verdim. Gitmeden öncede, kitapçıya uğrayıp “hocam bana kitap tavsiye et” dedim. Bir iki kitap söyledi, fakat yine siyasi içerikli. İşte Soner Yalçın’ın son kitabı vs. Dedim ki bana kurgu tarih ver. O da Alamut’u tavsiye etti. Hasan Sabbah’ı anlatıyor ise ben Semerkant’ı okudum dedim. Abi çok sürükleyici pişman olmazsın dedi. Yanına da Simyası ve Kelebek kitaplarına alıp, tatile çıktım. 5 gece tatil yaptım ve Kelebek hariç diğer iki kitabı okudum. Hatta okumak için bildiğin uykusuz kaldım. Özellikle Alamut’un sonlarına doğru, keşke daha kalın olsaydı dediğimi hatırlıyorum.
Tatilden döndüğümde de gündem takip etmemeye alıştırmaya çalışıyorum kendimi. Başbakan belli oldu mu bilmiyorum, sadece Muharrem İnce Chp Genel Başkanlığına aday olmuş galiba. Bundan başka hiçbir şey bilmiyorum, açıkçası bilmek de istemiyorum. Ve gerçekten hafiflediğimi hissediyorum.
Aslında amacım buraya bir kaç csh komutu yazmaktı, ama yanlışlıkla biri okursa “oha bunları bilmeyen sistemci mi olur lan?” demesin diye, neden bu komutları yazdığımı söyleyecektim ki, mevzu buralara kadar geldi.
Ezcümle, iş yerinde eskisi gibi rutin işleri yapıyorum, çok eskilerden kalma “Herkes İçin” serisinden bir Unix kitabım varmış. Unuttuğum, bilmediğim komutlar vardır diyerek okumaya karar verdim. Bazı komutları da, sık kullanmadığım için, hatta sırf, yeniden öğreniyorum moduna girmek için, deftere yazacağıma bloga yazarım, hem erişimim kolay olur, hemde birisi bakarsa faydası olur diyerek yazayım.
Vira bismillah !
“TGG” üzerine bir yorum
hocam aynı benim durumlarda böyle allahın izniyle iyiye gidersin.